DAVET
Prof. Dr. Bülent KILIÇ
Değerli Halk Sağlığı Uzmanları, Akademisyenleri, Çalışanları ve Öğrencileri,
21. yüzyılın halk sağlığı alanındaki en önemli sorunları giderek derinleşen iklim krizi, afetler, savaşlar, göçler, artan eşitsizlikler, kronik hastalık epidemileri ve yeni/yeniden ortaya çıkan bulaşıcı hastalıklardır. Nitekim uluslararası sağlık kuruluşları yoksulluk, eşitsizlik ve çevre sorunlarıyla mücadeleyi önümüzdeki beş yılın öncelikli alanları olarak belirlemiştir. Bu çerçevede iklim değişikliği, afetler, çatışmalar ve salgın hastalıklar da dahil olmak üzere çeşitli krizlere karşı toplumsal direnç oluşturma konusu da önemli bir stratejik hedef olarak saptanmıştır. Bu bağlamda son dönemde ülkemizin gündemi de dikkate alınarak 5. Uluslararası ve 23. Ulusal Halk Sağlığı Kongresi’nin ana teması “Değişen Dünyanın Öncelikleri: İklim Krizi, Afetler, Göçler, Eşitsizlikler ve Toplumsal Dirençlilik” olarak belirlenmiştir.
Tarihsel olarak bakıldığında halk sağlığı politikalarının gelişiminde öncelikle bulaşıcı hastalıklar nedeniyle oluşan salgınların yarattığı tehditler ve sanitasyon uygulamaları, daha sonra da Rudolf Virchow tarafından başlatılan “sosyal tıp” akımı önemli ölçüde etkili olmuştur. Virchow 1848’de yazdığı ve halk sağlığı tarihi açısından büyük önem taşıyan makalesinde, sağlık hizmetlerinde özellikle yoksulluk başta olmak üzere tüm sosyal faktörlerin önemini vurgulamış, hükümetlerin vatandaşlarının sağlığını korumakla görevli olduğunu ve bu alanda önlemler alması gerektiğini dile getirmiştir. Virchow’un “politika tıbbın daha geniş ölçekteki tanımından başka bir şey değildir” sözü halen günümüz sağlık politikalarına ışık tutmaktadır.
Geçmiş yıllarda halk sağlığı hizmetleri ile tüm dünyada büyük başarı sağlanan enfeksiyon hastalıklarının kontrolü (çiçek hastalığının eradike edilmesi, poliomyelitin birçok ülkede ortadan kaldırılması), beslenme ile ilgili koruyucu yaklaşımlar (tuzun iyotlanması, folik asit ve D vitamini uygulamaları), tütün kontrolü politikaları (vergilerin artırılması, sigara paketleri üzerindeki uyarı işaretleri), yeni doğan dönemi ve kanser tarama programları örnek almamız gereken önemli başarı örnekleridir.
Halk sağlığı politikaları çevre felaketlerinden, salgınlara; obeziteyle mücadeleden, çocukluk çağı aşılarına kadar çok geniş bir alanı kapsamaktadır. Bu nedenle halk sağlığı politikalarının oluşturulmasında ve yönetilmesinde HASUDER, Halk Sağlığı Anabilim Dalları, Tabip Odaları, Sivil Toplum Kuruluşları ve Sağlık Bakanlığı’na büyük görevler düşmektedir. Halk sağlığının savunuculuğunu yapmak, bu alana yeterli kaynak ayırmak, sektörlerarası işbirliğini sağlamak, gerekli yasal düzenlemeleri yapmak ve halk sağlığı uzmanları başta olmak üzere halk sağlığı alanında eğitim almış insangücünü sağlık yönetiminde görevlendirmek tüm sağlık politikacılarının öncelikli görevi olmalıdır.
Halk sağlığı bilimi bugün olduğu gibi gelecek yıllarda da tüm dünyada en önemli bilim ve uygulama alanlarından birisi olmayı sürdürecektir. Bu bağlamda ülkemizde halk sağlığı alanında çalışan tüm uzmanları, akademisyenleri ve öğrencileri 13 – 18 Aralık 2021 tarihleri arasında çevrimiçi olarak düzenleyeceğimiz 5. Uluslararası ve 23. Ulusal Halk Sağlığı Kongresi’ne davet ediyoruz. Kongremizin konferanslar, paneller, anahtar konuşmacılar, bildiri sunumları ve çeşitli kurslardan oluşan zengin bilimsel ortamında birlikte olmak, sorunları ve çözüm önerilerini tartışmak, çalışmalarımızı ve deneyimlerimizi paylaşmak ve gelecek yıllarda sosyal ortamlarda yan yana, yüz yüze olabilmek dileğiyle.
Saygılarımızla